Dövmenin günahı

Dövmenin günahı

Aşağıdaki yazı, Prof. Dr. Süleyman Ateş tarafından köşe yazarlığı yaptığı Vatan gazetesinde, 26 Mayıs 2006 cuma günü yayınlanan sayısından alınmıştır.
http://www.suleyman-ates.com/ bu yazıyı da lütfen dikkatlice okuyun.
“Dövme Kuran’da geçmiyor. Bunun günah olup olmadığını nasıl öğreneceğim ya da bunu günah olduğu nerede yazıyor? Eğer bunu kötü amaçla yaptırmadıysam, bundan sonra namazıma, Kuran okumaya devam edemeyecek miyim? İnsanların bu konuda yanıldıklarını nasıl anlatacağım…”
Cevap: Dövme Kuran’da geçmez. Kuran’da Allah’ın yarattığını, doğal durumu değiştirmenin Şeytan işi olduğu belirtilir. İşte, bu doğalı değiştirme konusunda Kuran tefsircilerinin çeşitli yorumları vardır. Tefsirciler, Nisa süresindeki bu ayeti açıklarken bazı Hadis’ler (Peygamber’e nispet edilen sözler) aktarırlar. Bu rivayetlerden birinde Hz. Peygamber’in Kaşlarını inceltene, yüzünün kıllarını çekene, Dövme yapana ve yaptırana lanet ettiği belirtilir. Fakat bu, bir kişinin rivayetidir. Gerçekten Peygamber’in Böyle söylediğine şahsen ihtimal vermiyorum. Çünkü bu rivayet Kuran’a aykırıdır. Kuran’da Peygamber’de insanları süslenmeye, güzel görünmeye teşvik etmektedir. Yüzünün kıllarını çekmek, kaşlarını inceltmek kadınların vaz geçemeyeceği Bir makyaj ve süslenme türüdür. Bilindiği gibi süslenme de zamana ve bölgelere göre değişir. Dövme İslam’da mekruh ( hoş olmayan bir şey ) kabul edilir ama Kuran’ın haram saydığı, yapanların ve yaptıranların günahkâr olacağı eylemlerden değildir. Hiçbir şey ibadete engel olamaz. İbadette önemli olan, gönülden Allah’a yönelmektir. Abdestinizi alınız, namazınızı kılınız, dualarınızı yapınız. Allah ile bağlantınızı kesmeyiniz. İşte gerçeği öğrendiniz. Siz gönlünüze bakınız, Allah ile kul arasında aracı yoktur. Peygamber’imiz “Önce kendi vicdanınıza danışınız” buyurmutur.
________________________________________
Bedendeki dövmeler ve gusül üzerine:
Okuyucumun arkadaşının kolunda dövme varmış. Geçmişte yaptırmış; ama şimdilerde çok pişmanmış. Çevresinden “bu dövmelerle yapılan gusül de sahih olmaz” şeklinde ikazlar da gelince, büsbütün üzülmüş, ne yapacağını bilemez hale gelmiş. Çünkü vaktiyle derinin altına zerk edilmiş olan bu renkli çizgilerin artık yok edilmesi mümkün olmuyormuş. Çaresizlik içinde bize yazma gereği duymuşlar:
“Kolunda veya herhangi bir yerinde dövme bulunan kimsenin gusülü sahih olmaz mı, Dövmeler gusülü engeller mi?” diye de sormuşlar.
Efendimiz (sas) Hazretleri; dövme yaptırmayı uygun bulmamış, “Allahın rahmetine liyakat kazanma işareti değildir” mânâsında ikazlarda bulunmutur. Buhari ve Müslim’deki hadisler de Efendimiz, sadece yaptırmayı değil yapmayı da yasaklamış, “dövme yapan da yaptıran da vebale ortaktırlar.” manasında hatırlatmalarda bulunmuştur.
Bununla beraber, dövmenin gusle mani olduğunu söylemek, isabetli olmasa gerektir. Çünkü gusle mani olması için, derinin üzerinde kalınca bir tabaka teşkil etmesi lazımdır ki, altına suyun geçmesini önlüyor, yıkanırken kuru yer kalıyor denilebilsin. Böyle tabaka teşkil etme olayı yoksa, dövmelerin üzerinden su akıp gidiyor, ıslanması kesin oluyorsa (ki öyle olduğunu kabul ediyoruz) gusle mani olduğu söylenemez. Nitekim kına da avuç içinde, parmaklarda bir renk meydana getirir, sünnet olarak da uzun müddet muhafaza edilir. Ancak bu renklerin gusle mani olduğunu söylemek mümkün olmaz. Çünkü tabaka tesir etmemektedir.
Ayakkabı boyacısının ellerindeki boyalar da tabaka teşkil etmediğinden abdeste ve gusle mani olmaz. Demek ki ölçü bellidir: “Suyun deriye temasına mani oluyor mu, olmuyor mu?” meselesi.
Bilindiği üzere guslün sahih olması için, bedende iğne ucu basacak kadar da olsa kuru yer kalmaması lazımdır.
Hanefi mezhebinde ağız ve burun içi de bedenin yıkanması lazım gelen dış kısmından sayıldığından, guslün farzlarını şöyle sıralamışlar:
Üç kere ağıza su alıp çalkalamak. Üç kere de buruna su çekip ıslatmak. Bundan sonra da bedenin tümünü yıkamak. Kuru yer kalmadığı andan itibaren de guslün tamam olduğunu kabul etmek.
Bu gusülle bütün ibadetler yapılabilir. Zaten ismi üzerinde guslün bir adı da boy abdestidir. Yani gusül sırasında ayrıca namaz abdesti gibi bir abdest alınmasa da, guslün kendisi boy abdesti sayıldığından, bu boy abdesti ile bütün ibadetlerin yapılmasında mahzur düşünülemez. Hatta gusül yapan kimse, abdestteki gibi vücudun belli organlarını değil, tümünü yıkıyor.
Bu sebeple gusülde hem abdest organlarını hem de diğer yerlerini yıkamış olduğundan, abdestin yaptığı görevi guslün yapması da gayet makul ve meşru oluyor. Yeter ki gerek ağız, gerek burun içinde kuru yer kalmasın, böylece bedenin tümü de yıkanmış bulunsun.
Bildiğiniz gibi gusül bazen sünnet, bazen de farz olarak yapılır. Cünüp olan kimsenin farz olarak yapacağı guslü uzun zaman teşhir etmesi uygun olmaz. Bir an evvel guslünü yapıp hem ruhen hem de bedenen temizlenmesi, rahata ermesi gerekir. Ama yine de bir bekleme müddeti vardır. Bu müddet bir namazı kazaya bırakmayacak kadar olan müddettir. Mesela; gece gusül kendisine farz olan kimse, sabah namazına kadar bekleyebilir. Sabaha karşı hemen kalkıp guslünü yapar da namazını vaktinde kılarsa mesele yoktur. Ancak namazı kazaya bırakacak kadar beklerse, bunun vebali söz konusudur.

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir